Hasret bitti!

BJK maçı ile birlikte futbolseverler için hasret bitti. 2015/16 sezonu açılış maçının kulübün 90. kuruluş yıldönümü olan 16 Ağustos tarihine rastlaması hoş bir tesadüftü. Tıpkı geçen sezon olduğu gibi bir BJK maçı ile sezona başlayan İdmanyurdu için sezonun pek çok açıdan istediği gibi başlamadığı aşikar.

Geçen sezondan devam eden transfer yasağına ilave olarak geçtiğimiz hafta TFF Kulüp Lisansı şartlarıyla ilgili sıkıntı yaşayan ve puan silme tehlikesi ile karşı karşıya kalan İdmanyurdu, saha dışındaki performansı ile taraftarını üzmeye devam ediyor.

Geçen sezon da transfer yasağı, icra haberleri, futbolcuların antrenmanlara çıkmaması gibi olumsuz haberlerle ülke gündemini işgal eden İdmanyurdu, sahada aldığı başarılı sonuçlarla bu olumsuz havayı dağıtmayı başarmıştı. Yeni sezona ise ağır bir mağlubiyetle başlamış olsa da henüz ilk maçtan moral bozmaya gerek yok. İdmanyurdu, bolca transfer yapmış ve lige adapte olmaya çalışan rakiplerine karşı özellikle ligin ilk haftalarında olabildiğince puan alıp devre arasında birkaç takviye ile yine ligde önemli işlere imza atabilir. Yeter ki geçtiğimiz sezon olduğu gibi TAKIM olmayı başarabilsin. Temsilcilerimizi ön elemelerde saf dışı bırakan Shaktar Donesk ve Rabotnicki örneklerinde de görüldüğü üzere futbol kulüplerinin piyasa değerlerinden daha önemli olan TAKIM olabilmesi.

İdmanyurdu'nun aldığı mağlubiyeti birkaç futbolcunun formsuzluğu, yokluğu, kırmızı kart görmesi veya asıl pozisyonunda oynamamasından ziyade takım halinde mücadele edememesine bağlıyorum. Özellikle kadro kalitesi yüksek takımlara karşı takım savunması ve yardımlaşma üst düzeyde olmazsa sıkıntı yaşanması doğal. Tek başına Nakoulma'nın diriplingleri, Vederson'un duran topları, Welliton'un araya koşuları ile değil komple takım olarak atağa kalkabilmek ve dönebilmek önemli. İdmanyurdu, maalesef kadrosu oturmuş bir takım görüntüsünden uzak, kopuk bir oyun ortaya koydu.

Geçen sezon elde edilen başarıyı özetlerken takımdaki arkadaşlıktan ve yüksek mücadele gücünden sıkça bahsettik. Gerçekten de hatırlamak istemediğimiz birkaç maç dışında geçen sezonun tamamında takım sonuç ne olursa olsun sahada hep savaştı. Bu sezon için de başarının anahtarının aynı olduğunu düşünüyorum. Çünkü kadro kısıtı nedeli ile zaten oynatabileceğiniz isimler sınırlı. BJK maçı geldi ve geçti. Canınız saolsun deyip en iyi şekilde desteğe devam etmek gerek takıma ve Mesut Hocaya.

Destek demişken. 90. yılından bahsettiğimiz bir kulübün BJK maçında bile yarıya yarıya boş tribünlere oynadığına şahit olmak üzücü. Burada en büyük sorumluluğun yönetimde olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz sezon mağdur edilen taraftarın gönlünü zam yaparak almaya çalışmak ilginç. Özellikle Maraton tribününde yapılan artış nedeniyle BJK maçında 3 kolon dışında boş koltukları izledik. Maalesef ülkemizde taraftarın adı var ama sahibi yok. Bazen futbolun aslında taraftar için oynandığını unutuyor yöneticilerimiz. Takımların yayın geliri, iddia geliri ve galibiyet primleri o kadar yüksek ki tribün hasılatı kimsenin umurunda değil. Bir galibiyetin 1.2 milyon TL olduğu ligimizde taraftar baskısının önemsenmemesi de cabası. Boş tribünler ile ne rakibi ne de hakemi baskı altına almak mümkün değil. Halbuki dolu bir stadın Şeytan Grubunun doğru yönlendirmesi ile rakip üzerindeki etkisi büyük olurdu.

Aslında 90. yılında kulüpten beklentiler büyük. Özellikle de kurumsallaşma, tesis, altyapı, vb. konularda. Ancak, henüz lig yeni başlamış ve üzerine takım da mağlup olmuşken uzun uzadıya can sıkmak istemem. Malum ülke gündemimiz zaten yeterince can sıkıcı. Dün gol sonrası futbolcuların verdiği mesajlara da yansıdığı üzere şehit haberleri gelmeye devam ediyor. Bu vesileyle şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyor ve terörü lanetliyorum...