İşte Ak parti'nin savunması

Tarih7.05.2008 - 02:10:14

AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu ön savunma metninde üniversitelerde başörtüsü serbestliğinin bireysel özerkliğin ve özgürlüğün gereği olduğuna işaret edilerek, "Yükseköğretim kurumlarında başörtüsü serbestliğinin laiklikle ilişkilendirilmesi, kavramsal ve ampirik olarak doğru değildir. Parlamentodaki oylamada söz konusu Anayasa değişikliklerinin 411 oyla kabul edilmesi, AK Parti'ye mensup milletvekilleri dışındaki diğer partilere mensup milletvekillerinin de bu değişikliğe olumlu oy verdiklerini göstermektedir. Bir Anayasa değişikliği teklifine bizzat Anayasanın kendisi tarafından bu konuda münhasıran yetkilendirilen milletvekillerinin imza atmalarının Anayasaya aykırı olarak nitelendirilmesi asla düşünülemez" denildi.

Savunmada, parlamentoda 1988 ve 1990 yıllarında bu konuda iki kez düzenleme yapıldığı ancak bu düzenlemelerden dolayı dönemin iktidar partisi hakkında bir kapatma davası açılmadığı da vurgulandı.

'EN İRONİK DAVA'

AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu 108 sayfalık ön savunma metninde davanın hukuki değil siyasi bir dava olduğuna vurgu yapıldı. Savunmada, "Bu dava tüm zamanların en ironik davasıdır. Kuruluşundan itibaren gece gündüz çayışarak Türkiye'yi Avrupa Birliği'nin tam üyesi yapmak için uğraşan, ülkeyi demokratik ve laik bir Avrupa'nın parçası haline getirmek için adımları atan ve atmakta olan bir siyasi harekete 'laiklik aleyhine fiillerin odağı' olmakla suçlamak akla, mantığa ve gerçeğe aykırıdır" denildi.

İddianamede ısrar 'AKP' denilmesinin siyasi bir tavrın göstergesi olduğuna dikkat çekilen savunmada, iddianamenin önyargıların egemen olduğu bir siyasi bildiri niteliği taşıdığı kaydedildi. AK Parti hakkında açılan davada sunulan deliller arasında laikliğe aykırı herhangi bir eylem bulunmadığına vungu yapılan savunmada, 'laikliğe aykırı eylemler' olarak sıralanan hususların, laikliğe aykırı bir nitelik taşımadığı bildirildi.

Bu durumda iddianame ile kurgulanan tezin bütünüyle çöktüğü dile getirilen savunmada, "İddianamede partilerin Anayasa'ya aykırı eylemleri olarak nitelendirilen beyan ve faaliyetlerinin neredeyse tamamı, aykırılık oluşturmak bir yana insan haklarına bağlı demokrat bir partinin savunması gereken düşünce ve politikalardan oluşmaktadır" denildi.

'İDDİANAME KURGUSAL BİR METİN'

Savunmada, AK Parti hakkında düzenlenen iddianame, hukuki bir metin olmaktan ziyade, ülkenin gerçeklerini ve iktidar partisinin icraatlarını görmezlikten gelerek, korku ve vehimlerden hareketle geleceğe yönelik spekülatif öngörülere yer veren kurgusal bir metin niteliğinde olduğu kaydedildi.

Muhalif siyasi partilerin iktidarları yıpratmak için bu tür yollara başvurmalarının anlaşılabileceği ancak hukukun sanal değerlendirmelere değil, somut gerçekliklere, belge ve bulgulara dayanmak zorunda olduğu ifade edilen savunmada, iddianameye yönelik şu eleştiriler yöneltildi:

"Özellikle, sonuçları bakımından son derece ağır yaptırımlar içeren siyasi parti kapatma davalarında doğruluğu bile araştırılmaksızın gazete kupürlerinden seçilerek bir araya getirilen ve her siyasi görüşten insanların söyleyebileceği sözlerle bir takım kurguların temellendirilmeye çalışılması son derece tehlikelidir. Bu tehlike, söz konusu siyasi parti yasama çoğunluğuna sahip ve yürütme görevini üstlenen iktidar partisi ise daha da vahim bir boyuta ulaşmaktadır. İktidar partileri, yasama faaliyetleri ve yürütme icraatları üzerinden devlet yetkileri kullanan, dolayısıyla meşruiyetini anayasal ve yasal mekanizmalarla sağlamış olan örgütlerdir. Tam da bu nedenle siyasi parti kapatma yaptırımına mevzuatlarında yer veren demokratik ülkelerin hiçbirinde iktidar partisinin kapatılmasına yönelik dava açılmamıştır. Hatta birçok ülke bakımından böyle bir dava açmak mümkün bile değildir."

Savunmada, iktidar partisinin kapatılmasının, yasama ve yürütme
organlarını felç ederek çalışamaz hale getirebilecek bir girişim olduğu kaydedildi.

'YARGI MUHALEFET ARACI DEĞİL'

AK Parti'nin Türkiye'de hak ve özgürlükler alanını genişleterek demokrasiyi pekiştirmek için kurulmuş ve iktidar olmuş bir siyasi parti olduğu, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana da bu hedefi gerçekleştirmek, bu ülkeyi çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak için tüm gücüyle çalıştığı hatırlatıldı.

Başsavcı'nın tarafsız bir söylem kullanması, iddia ve ithamlarını hukukla sınırlı tutması gerektiği belirtilen savcunmada, "Halbuki iddianame siyasi ve ideolojik bir tercihi yansıtmakta, bu haliyle hukuki bir metin olmaktan ziyade önyargıların egemen olduğu bir siyasi bildiri niteliği taşımaktadır. Partimize iktidar olduğu tarihten beri bazı marjinal siyasi partiler, gazete ve dergiler kanalıyla yöneltilen bu tür eleştirilerin aynen iddianamede yer alması hukuk adına üzüntü ve kaygı vericidir" denildi.

Demokrasilerde iktidarlara yönelik muhalefetin siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, medya ve aydınlar tarafından yapılabileceğine işaret edilen savunma metninde, "Yargı kurumları ise hiçbir zaman siyasi muhalefetin aracı olarak kullanılamaz, kullanılmamalıdır. Aksi takdirde, siyasi görüşler karşısında tarafsız olması gereken yargının siyasallaşması sürecine girilecektir. Bu da hukuk devleti ve demokrasinin altını oyacak bir tehlikeyi beraberinde getirecektir. Hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri yargı tarafsızlığıdır. Yargının tarafsızlığını kaybederek belli bir siyasi düşüncenin sözcüsü haline geldiğine dair en küçük bir kuşku bile adalete olan güveni ve dolayısıyla hukuk devleti anlayışını zedeleyecektir. Bu durum her şeyden önce yargıyı yıpratacaktır. Dolayısıyla en başta yargı mensuplarının bu sonucu doğuracak söylem ve eylemlerden kaçınmaları gerekmektedir. Diğer yandan, yargının siyasallaşması beraberinde demokratik siyasetin alanının daraltılması sonucunu doğuracaktır. Siyasi muhalefet görevinin açık ya da örtülü şekilde yargı tarafından üstlenildiği, yargının siyasete müdahale ettiği ve siyaseten alınması gereken kararları almaya başladığı ülkelerde demokrasi büyük bir tehdit
altındadır. Siyasetin yargısallaşması olarak bilinen bu durum, demokratik rejimi "hakimler yönetimi" anlamına gelen jüristokratik bir rejime dönüştürecektir. Bu nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dâhil, tüm yargı kurumlarının demokratik bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimize "hakimler yönetimi" görüntüsü verecek her türlü girişimden kaçınması gerekmektedir" eleştirisi yöneltildi.


Başsavcı'nın, AK Parti'yi "toplumu İslam devletine dönüŞtürecek proje" sahibi olmakla suçlamasInIn sadece hukuken değil, siyasi açıdan bile ifade edilemeyecek bir iddia olduğuna vurgu yapılan savunmada, "İddianamede anayasal düzene ve AK Parti'nin tüm politikalarına aykırı böylesine kabul edilemez bir proje ile AK Parti'yi ilişkilendiren yaklaşım maddi dayanaktan yoksundur. "İslamcılık", "siyasal İslam", "radikalizm", "köktendincilik" gibi kavramların bilimsel mahiyetiyle örtüşmeyen ve AK
Parti'nin siyasi tasavvuruyla yakından uzaktan ilgisi olmayan nitelemeler ciddi bir bilgi eksikliğini ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, "köktendinci", "karşı devrimci", "siyasal İslam", "ılımlı İslam", "aydınlanma felsefesi", "küreselleşmenin merkez güçleri" ve "Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)" gibi teorik siyasi tartışmalarda kullanılabilecek kavramların bir iddianamede yer alması, bu davanın hukuki değil, siyasi mülahazalarla açıldığı yönündeki kuşkuları beslemektedir." denildi.

Savunmada, AK Parti'nin yeni Anayasa çalışmasının da bu proje kapsamında değerlendirilmesinin akılla, mantıkla, iyiniyetle bağdaşmayacağı bildirildi.

'MENDERES' ÖRNEĞİ..

Savunmada, Başbakan Erdoğan'ın 'Beyaz gömlekle yola çıktık' sözlerine yönelik iddianamede yer alan eleştirilere de cevap verildi. Başbakan'ın bu sözleri toplumu dönüştürme uğruna değil, milli iradenin üstünlüğünü ve demokrasiyi koruma uğruna ölümü göze aldığını anlatmak istediği kaydedilen savunmada, şunlar kaydedildi:

"Başsavcı, bu sözleriyle kamu adına hareket etmesi gereken tarafsız bir hukuk adamı kimliğini bir kenara bırakmış ve söz konusu polemikte muhalefetin diliyle konuşan siyasi bir kimliğe bürünmüştür. 27 Mayıs darbesini yücelten, Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamını "halkın coşkuyla karşıladığını" söyleyenlerin ve bu yolla bugün yeni 27 Mayıslara davetiye çıkaranların bulunduğu bir siyasi ortamda demokrasiye olan inancı cesaretle ve kararlılıkla ifade etmenin hangi mantıkla kınandığını anlamak imkansızdır. İddianamedeki bu kınama, diğer siyasi imalarla birleşince daha da anlamlı hale gelmektedir. İddianamenin, bir zamanlar Demokrat Partiye yöneltilen, "karşı devrimci", "çoğunlukçu" ve "Laik Cumhuriyete karşı bir rövanş arayışına girilmiş" gibi ithamları bu kez partimize yöneltmesi, söz konusu siyasi kampanyaya bir destek niteliğindedir. Sadece bu bile, iddianamenin hukuki değil tamamen siyasi bir metin olduğunu göstermeye yeterlidir. Bu siyasi tavır karşısında AK Parti olarak bizim konumumuz değişmemiştir. Tüm korkutma, tehdit ve sindirme girişimlerine karşı diyoruz ki: Bu topraklarda demokrasinin kökleşmesi, devletimizin güçlenmesi, millet iradesinin yüceltilmesi, insan hakları standardının yükseltilmesi, milletimizin refah, huzur ve özgürlük içerisinde yaşaması için elimizden gelen her şeyi yaptık, yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz."

'TÜRBAN DÜZENLEMESİNDE 411 MİLLETVEKİLİNİN OYU VAR'

Üniversitelerde başörtüsü serbestliğinin bireysel özerkliğin ve özgürlüğün gereği olduğu belirtilen savunmada, "Yükseköğretim kurumlarında başörtüsü serbestliğinin laiklikle ilişkilendirilmesi, kavramsal ve ampirik olarak doğru değildir" denildi.

Üniversitelerde kılık ve kıyafet serbestliği konusunda kişilerin ve siyasi partilerin farklı düşünmelerinin son derece normal olduğu dile getirilen savunmada, "Partimiz her fırsatta bu meselenin gerginliğe yol açmadan toplumsal ve kurumsal mutabakatla çözümlenmesi gerektiğine işaret etmiştir. Bu konuda yapılan kamuoyu yoklamalarında toplumun yaklaşık yüzde sekseninin bu yasağın kalkması yönünde görüş bildirdiği de bilinmektedir. Demokratik bir toplumda siyasi partilerin toplumsal sorunlara barışçıl çözüm önerileri sunması ve bu konuda harekete geçmesi onların varlık nedenidir. Bir siyasi partiyi bundan dolayı suçlamak demokratik anlayışla bağdaşmamaktadır. Bu, siyasi alanda tüm partilerden ve siyasilerden aynı görüşü savunmalarını istemek olur
ki, çoğulcu demokrasilerde bu mümkün değildir. Nitekim açılan bu dava ile adeta, laikliğin iddianamede ortaya konulan yorumunun bütün siyasi partilere kabul ettirilmeye çalışılması amaçlanmaktadır" ifadeleri kullahıldı.

AİHM'in Leyla Şahin davasında Türkiye'nin yasak gerekçelerini AİHS'e aykırı bulmamasının, üniversitelerde türban yasağının kaldırılmasının AİHS'e aykırı olacağı anlamına gelmediği kaydedildi.

"Sadece laiklik konusundaki yorum farkından dolayı bir siyasi partinin kapatılmasının istenmesi, evrensel standartlara uygun laiklik ilkesi, ifade ve siyasi parti özgürlükleri ile asla bağdaşmaz" denilen savunmada, AK Parti'nin laiklik anlayışının demokratik ülkelerle ve uluslararası belgelerde benimsenen laiklik anlayışı ile uyumlu olduğu belirtildi. AK Parti'nin laikliğin içini tümüyle boşalttığı iddialarının temelsiz olduğu dile getirilen savunmada, türban düzenlemesinin MHP ve AK Parti'nin teklifiyle Meclis'e getirildiği hatırlatıldı. Başsavcı'nın 'Yükseköğretim Yasasında değişiklik içeren teklifin Anayasaya aykırı olduğu tartışmasızdır' sözünün hukuken yanlış olduğu ve Anayasa Mahkemesi'nin yorum yetkisine müdahale niteliği tan şıdığı vurgulandı.

Savunmada, "Parlamentodaki oylamada söz konusu Anayasa değişikliklerinin 411 oyla kabul edilmesi, AK Partiye mensup milletvekilleri dışındaki diğer partilere mensup milletvekillerinin de bu değişikliğe olumlu oy verdiklerini göstermektedir. Bir Anayasa değişikliği teklifine bizzat Anayasanın kendisi tarafından bu konuda münhasıran yetkilendirilen
milletvekillerinin imza atmalarının Anayasaya aykırı olarak nitelendirilmesi asla düşünülemez. AK Parti ile diğer partilere mensup ve bağımsız milletvekillerinin yaptıkları, meşru anayasal yetkilerini kullanmaktan ibarettir. Ayrıca, yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbestliğine ilişkin yasal düzenlemeler daha önceki dönemlerde de yapılmıştır. Parlamentoda 1988 ve 1990 yıllarında bu konuda iki kez düzenleme yapılmış, ancak bu düzenlemelerden dolayı dönemin iktidar partisi hakkında bir kapatma davası açılmamıştır. Öte yandan, yasama organının partilerden ayrı bir tüzel kişiliği vardır ve yasama faaliyetlerinden dolayı hukuken partiler sorumlu tutulamaz. Kaldı ki, yasama organınca kabul edilen kanunların Anayasaya aykırılık taşıması durumunda Anayasa yargısı denetimi işletilebilmektedir" denildi.

BAYKAL'DAN DEMİREL'E TÜM LİDERLERİN SÖZLERİ SAVUNMADA

Savunmada, AK Parti'nin kapatılmasına gerekçe gösterilen dinin toplumdaki yeri, başörtüsü serbestisi, imam-hatipler gibi konularda yapılan açıklamaların benzerinin hatta çok daha radikal sayılabilecek beyanların farklı siyasi liderlerce de defalarca kamuoyuyla paylaşıldığı hatırlatıldı. CHP lideri Baykal, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ile MHP lideri Bahçeli'nin daha önce yaptıkları konuşmalara savunmada ayrıntılı bir şekilde yer verildi.



Bu haberi (1155) kişi okudu, (0) kişi yorumladı.
YORUMLAR Yorumlar olumlu oy sayısına göre sıralanmaktadır.
Hiç yorum yok! Yorumunuzu eklemek için tıklayınız
TFF 2. Lig Beyaz Grup
S Takymlar O G B M A Y Av P
1 Erokspor 11 9 0 2 24 7 17 27
2 Van BBSK 11 9 0 2 14 10 4 27
3 Ankaraspor 12 7 4 1 16 7 9 25
4 Bucaspor 1928 11 6 4 1 16 6 10 22
5 Y. Mersin İdman Yurdu 12 6 4 2 18 11 7 22
6 Ankara Demirspor 11 7 1 3 17 10 7 22
7 Nazilli Belediyespor 12 7 1 4 18 16 2 22
8 1461 Trabzon 11 6 3 2 18 7 11 21
9 Beyoğlu Yeni Çarşı 11 4 1 6 11 13 -2 13
10 Diyarbekirspor 11 3 4 4 8 11 -3 13
11 Karacabey Belediyespor 12 3 3 6 8 9 -1 12
12 Bursaspor 11 3 3 5 9 15 -6 12
13 Altınordu 11 2 5 4 15 13 2 11
14 Afyonspor 11 2 4 5 5 10 -5 10
15 Kırklarelispor 12 2 4 6 6 18 -12 10
16 Serikspor 12 2 3 7 5 12 -7 9
17 Kırşehir Belediyesi 12 2 2 8 9 23 -14 8
18 Kömürspor 11 1 3 7 8 16 -8 6
19 Adıyaman 1954 Spor 11 1 3 7 6 17 -11 6
Anket

En çok okunanlar - Son 10 Gün

Erdemli Süper Amatör’e düştü

BAL’da mücadele eden Mersin takımları Anamur Belediyespor, Erdemli Belediyespor ve Homurlu 1951 Spor’un il sıralaması için mücadelesi sona erdi. Anamur Belediyespor il sıralamasında 1. olarak ligde kalmayı garantiledi. Homurlu 1951 Spor son haftalarda aldığı galibiyetler ile il sıralamasında 2. oldu. Erdemli Belediyespor ise arka arkaya aldığı mağlubiyetler ile il sıralamasında 3. olarak ligde düşen takım oldu.